Eğer kozmos içerisinde zeki yaşam varsa, muhtemelen ona yakın bir gelecekte ulaşabileceğimiz bir mesafede değil.
En azından bu, bilim insanlarının yıldızlararası yaşam alanında kullandığı temel bir denkleme ait verileri onlarca yıldır ilk defa bu kadar kapsamlı olarak inceleyen bir astrobiyologun ulaştığı sonuç.
Bu sonuca ulaşmayı sağlayan denklem Drake Denklemi'dir. Denklem, yarım yüzyıl kadar önce geliştirildi ve Evren içerisinde yaşamın nerelerde başlayabileceğini öngörmemize yardımcı oluyor. Şimdiye kadar, bize uzayda zeki yaşam formları bulma sözü veren denklemin tek bir büyük sorunu vardı: içerisindeki parametreleri sınırlandırmamızı sağlayacak gerçek, bilimsel veriler.
Ancak bu durum, son birkaç yıldır Kepler görevinden gelen veriler sayesinde değişiyor. Küçük, Dünya büyüklüğündeki gezegenlerin galaksimiz içerisinde bolca dağıldığını görüyoruz ve bunların bir çoğu, Güneş benzeri bir yıldızın etrafındaki yaşanabilir bölgede yer alıyor olabilir
Yeni Kepler verilerini kullanan astrobiyolog Amri Wandel, bazı hesaplamalar yaptı ve Evren'in,bizim gezegenimizin de bulunduğu kısmında yer alan yaşam barındırabilir gezegenlerin sayısını tahmin etmeye çalıştı. Heyecan verici sonuç şu: Sadece Samanyolu Galaksisi içerisinde bile yaşam barındırabilecek milyonlarca ve milyarlarca gezegen bulunuyor!
Ancak çantalarınızı toplamaya başlamadan önce, ayaklarımızı yere bastıran bir gerçek var: kozmosun bizim bulunduğumuz tarafı çok karanlık olabilir. Wandel'in matematiği gösteriyor ki, bize en yakın yaşam barındırabilir gezegen, bizden 10-100 ışık yılı uzakta. Ki bu gezegen de, muhtemelen sadece tek hücreli yaşamı barındırabilecek yapıda. Eğer ki gerçek anlamda "zeki" canlılar arayacaksak, en azından birkaç bin ışık yılı uzağa bakmamız gerekiyor.
2015 yılı içerisinde International Journal of Astrobiology dergisinde yayımlanacak olan Wandel'in bu matematiksel analizi, 3 Aralık 2014'te ön yayınını yaptı. Wandel, analizini bir yıldızın yaşam barındırabilecek kadar uzağında bulunan, Dünya büyüklüğündeki gezegenler ile sınırlandırdı. Bu yaşam barındırabilecek alanlar, Dünya üzerindekine benzer organizmaların evrimleşmesine izin veren, çok sıcak veya çok Tabii burada birçok varsayım ortaya çıkıyor: bunlardan biri, uzaydaki yaşamın biyolojisinin, bizimkine benzer fiziksel gereksinimleri olması. Eğer ki canlı yaşamı sadece Dünya büyüklüğündeki gezegenlerle sınırlı değilse, bu analize Europa ve Titan gibi gezegen uyduları da dahil edilmeli ki bu, yaşam bulabileceğimiz gök cismi sayısını inanılmaz miktarda arttırırsoğuk olmayan bölgeler.
Wandel'in bu tahminlere ulaşırken yaptığının, Drake Denklemi'nin tek bir parametresini değiştirmek olduğunu da akılda tutmakta fayda var. Bu parametre ise "potansiyel olarak yaşanabilir gezegen sayısı." Yaptığı bu analiz, bu yaşanabilir gezegenler üzerinde yaşam bulma olasılığımız ile ilgili hiçbir yeni bilgi veremiyor. Bu durum, en yakın uzaylı dostlarımızın ne kadar uzakta olduğunu belirlemek için çok önemli bir faktör.
Ancak yakın gelecekte, dış gezegenlerin atmosferlerini analiz edebilmek, uzakta olmamıza rağmen bu gezegenlerdeki yaşam olasılıklarını tespit etmemize izin verebilir. Eğer ki umut vaadeden biyoimzalara sahip birkaç gezegen belirleyebilirsek, en azından buralarda yaşamın bulunma ihtimaline yönelik eğitimli tahminler yürütebiliriz. Bu sayede, en yakın canlı komşularımızın ne kadar uzakta olduğunu hesaplayabiliriz
Bu mesafe ne olursa olsun, umalım ki "hiberne uyku" teknolojisi bir an önce gerçek olsun. Çünkü Wandel'in ulaştığı sayıları ne kadar kırparsanız kırpın, ilk canlı yaşama ulaşabilmek için çok ama çok ama çok uzun, ve karanlık bir yolu göze almamız gerekecek
Ancak bu durum, son birkaç yıldır Kepler görevinden gelen veriler sayesinde değişiyor. Küçük, Dünya büyüklüğündeki gezegenlerin galaksimiz içerisinde bolca dağıldığını görüyoruz ve bunların bir çoğu, Güneş benzeri bir yıldızın etrafındaki yaşanabilir bölgede yer alıyor olabilir
Yeni Kepler verilerini kullanan astrobiyolog Amri Wandel, bazı hesaplamalar yaptı ve Evren'in,bizim gezegenimizin de bulunduğu kısmında yer alan yaşam barındırabilir gezegenlerin sayısını tahmin etmeye çalıştı. Heyecan verici sonuç şu: Sadece Samanyolu Galaksisi içerisinde bile yaşam barındırabilecek milyonlarca ve milyarlarca gezegen bulunuyor!
Ancak çantalarınızı toplamaya başlamadan önce, ayaklarımızı yere bastıran bir gerçek var: kozmosun bizim bulunduğumuz tarafı çok karanlık olabilir. Wandel'in matematiği gösteriyor ki, bize en yakın yaşam barındırabilir gezegen, bizden 10-100 ışık yılı uzakta. Ki bu gezegen de, muhtemelen sadece tek hücreli yaşamı barındırabilecek yapıda. Eğer ki gerçek anlamda "zeki" canlılar arayacaksak, en azından birkaç bin ışık yılı uzağa bakmamız gerekiyor.
2015 yılı içerisinde International Journal of Astrobiology dergisinde yayımlanacak olan Wandel'in bu matematiksel analizi, 3 Aralık 2014'te ön yayınını yaptı. Wandel, analizini bir yıldızın yaşam barındırabilecek kadar uzağında bulunan, Dünya büyüklüğündeki gezegenler ile sınırlandırdı. Bu yaşam barındırabilecek alanlar, Dünya üzerindekine benzer organizmaların evrimleşmesine izin veren, çok sıcak veya çok Tabii burada birçok varsayım ortaya çıkıyor: bunlardan biri, uzaydaki yaşamın biyolojisinin, bizimkine benzer fiziksel gereksinimleri olması. Eğer ki canlı yaşamı sadece Dünya büyüklüğündeki gezegenlerle sınırlı değilse, bu analize Europa ve Titan gibi gezegen uyduları da dahil edilmeli ki bu, yaşam bulabileceğimiz gök cismi sayısını inanılmaz miktarda arttırırsoğuk olmayan bölgeler.
Wandel'in bu tahminlere ulaşırken yaptığının, Drake Denklemi'nin tek bir parametresini değiştirmek olduğunu da akılda tutmakta fayda var. Bu parametre ise "potansiyel olarak yaşanabilir gezegen sayısı." Yaptığı bu analiz, bu yaşanabilir gezegenler üzerinde yaşam bulma olasılığımız ile ilgili hiçbir yeni bilgi veremiyor. Bu durum, en yakın uzaylı dostlarımızın ne kadar uzakta olduğunu belirlemek için çok önemli bir faktör.
Ancak yakın gelecekte, dış gezegenlerin atmosferlerini analiz edebilmek, uzakta olmamıza rağmen bu gezegenlerdeki yaşam olasılıklarını tespit etmemize izin verebilir. Eğer ki umut vaadeden biyoimzalara sahip birkaç gezegen belirleyebilirsek, en azından buralarda yaşamın bulunma ihtimaline yönelik eğitimli tahminler yürütebiliriz. Bu sayede, en yakın canlı komşularımızın ne kadar uzakta olduğunu hesaplayabiliriz
Bu mesafe ne olursa olsun, umalım ki "hiberne uyku" teknolojisi bir an önce gerçek olsun. Çünkü Wandel'in ulaştığı sayıları ne kadar kırparsanız kırpın, ilk canlı yaşama ulaşabilmek için çok ama çok ama çok uzun, ve karanlık bir yolu göze almamız gerekecek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder